24 Haziran 2014 Salı

Merhaba, pek uğramaz oldum bu aralar haliyle epey içimde biriktirdim.Şimdi içimi dökme zamanı.Keşke bütün hissettiklerimi yazıya dökebilecek kadar yetenekli olsaydım.Ama işte deniyoruz bazen yazarken dökülüyo bazende ne yazacağını bilemiyo insan.Tek bildiğim yazmak rahatlatıyor, iyi geliyo insana; müzik dinlerken hissettikleriniz, kahve içerken duyduğunuz keyif, yağmuru izlerken aldığınız haz gibi.
Ben işte bilindiği üzre kpss ye kadar vakit öldürüyorum. Annemler İstanbul'a geldi onlarla haşır neşirim.
İnsanın uğraşacak bişeyi olmadığında sanırım en iyi özlemek eylemini gerçekleştiriyo.Eğer yapacak bi işiniz halletmeniz gereken sorunlarınız yoksa en büyük derdiniz yarın ne yemek yapsak ki ? ise en güzel yaptığınız şey özlemek oluyor.
Tabi bu özlemek var ya tek başına yaşanan bi eylemde değil birlikte saçma sapan düşünceler ne yapsamda görsem görebilsem soruları akabininde gelen acizlikle beraber Ne olacak halim sorusu bu düşünceden büyük pişmanlık duyup en güzel olanın birini sevebilmek onu özleyecek kadar çok sevebilmek olduğunun bilincine varmak.Sadece bununla mutlu olmak.Huzurlu olmak, hüzünlü olmak...

Birde seni özlerim... eklenirse hayatımın özetini oluşturur şu satırlar.
Buradakilere İstanbul'a geldiğimi mi söylesem diye düşünüyorum sonra vazgeçiyorum. Birşey değişmeyeceğini biliyorum hatta kötüye bile gidebileceği ihtimalide varken... İnsan neden vazgeçemiyor.Vazgeçmek için illa başka birimi olması mı gerekiyor.
Zamanda geçmiyor ki, zamanla geçiyor diyenler haklılar mı bilelim.

Bu yazda öyle böyle geçip gidicek düğünler sözlenmeler tatil derken.Ama sonrası içi en ufak bi fikrim bile yok.Böyle beklenti içinde saplantı halinde olmak istemiyorum aslında.Umarım şu anki halimden biran önce kurtulurum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dün gibi...

 Merhaba sevgili Leyla, yazmayalı yıllar olsa da dün gibi geçen zaman. Bugün bir anda içimi dökesim geldi. Biliyorsun yaş 29 dan 30 a doğru ...